Türk Tabipler Birliği (TTB) ile Gaziantep-Kilis Tabip Odası, 6 Şubat depremlerinin birinci yılında ortak basın açıklaması yaptı. Gaziantep-Kilis Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Mehmet Yılmaz; “Yetersiz beslenmeden tutun da barınma ulaşım eğitim imkanlarından yoksunluk had safhada devam etmektedir” dedi. TTB Merkez Konseyi Başkanı Şebnem Korur Fincancı ise, “Çocukların büyüme ile ilgili ciddi sorunlar yaşadığını ve gelişmelerinin ne yazık ki olanaksız hale geldiğini ve bunun beslenme ile doğrudan ilişkisi olduğunu paylaştık, paylaşmaya da devam ediyoruz. Bir yıldır o enkazların tozları ile, o enkazlarla çevreye yayılan kimyasallar ile zehirleniyor deprem bölgesindeki insanlarımız. Beslenme yok, barınma yok, aynı zamanda da rant zehirlenmeye sürüklüyor insanlarımızı” diye konuştu.
TTB, Kahramanmaraş merkezli ve 11 kentte büyük yıkıma neden olan 6 Şubat depremlerinin birinci yıl dönümünde deprem bölgesine gitti. TTB, Gaizantep-Kilis Tabip Odası ile Gaziantep’te ortak basın açıklaması yaptı. Gaziantep-Kilis Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Mehmet Yılmaz, şunları söyledi:
“NE İLK 8 SAAT NE İLK ÜÇ GÜN BU SINAVDAN GEÇEMEDİK ENKAZ ALTINDA YÜZ BİNLERCE İNSANIMIZ ÖLDÜ”
“6 Şubat 2023 tarihinde yani tam bir yıl önce Doğu Anadolu fay hattının kırılmasıyla Malatya’dan Akdeniz’e uzanan çok geniş bir coğrafyada ve toplamda 11 ilimizi kapsayan yüksek ölçekli bir deprem, bir afet yaşandı. Doğal olan depremdir, doğal olmayan ise afettir. Depremleri önlemek mümkün değildir, ancak zararlarını ortadan kaldırmak veya azaltmak mümkündür ve bizim elimizdedir. Bu doğa olayı, bilimden, akıl ve teknikten uzak uygulama ve politikaların sonucunda birer afete dönüşmektedir. Evet bu bir afet idi ama ülkemiz şartları, altyapısı, zemini ve acil müdahale yeteneği açısından uygunluk taşımıyordu ve adeta insan eliyle bir yapay afete dönüştü. Deprem Yönetmeliği’ne aykırı olarak yapılan, ruhsatsız ve kaçak yapıların önünü açan, deprem riskini yok sayan, kent yönetimini rantsal dağıtım, inşaat yapımını büyüme ve gelişme olarak algılayan anlayış, mühendislik hizmeti almayan binalara imar affının getirilmesi kabul edilemez bir durumdur.
Depremin ekonomik ve sosyal gelişmişlikle ilişkisi unutulmamalıdır. Ne ilk 8 saat ne ilk üç gün bu sınavdan geçemedik, enkaz altında yüz binlerce insanımız öldü. Evet yüz binlerce diyoruz çünkü iki gün öncesine kadar 50 bin olarak açıklanıyordu ta ki bir eski devlet bakanı 130 bin kişi kaybettik diye itiraf edene kadar. Tabii ki bu gerçeği herkes biliyordu ve resmi rakamların, istatistik bilimine göre değil siyasi ihtiyaçlara göre açıkladığı TÜİK tarzı enflasyon açıklaması benzeri bir durum olduğu belliydi. Yaralı sayısı 800 binin üzerinde açıklanmıştır.
“YETERSİZ BESLENMEDEN TUTUN DA BARINMA, ULAŞIM, EĞİTİM İMKANLARINDAN YOKSUNLUK HAD SAFHADA DEVAM ETMEKTEDİR”
TTB’nin sahayı birebir gözlemleyerek neredeyse her ay kamuoyunun bilgisine sunduğu deprem raporlarının sonuncusu yani birinci yıl deprem raporunda da görüleceği üzere yetersiz beslenmeden tutun da barınma, ulaşım, eğitim imkanlarından yoksunluk had safhada devam etmektedir. Sağlık hizmetleri kimi illerde konteynerlerde artık süreklilik arz eden elektrik kesintileri ve internete ulaşımın çok zayıf olduğu, hekimlerin sağlık çalışanlarının sağlık personelinin fiziksel ve maddi ihtiyaçları karşılanmak bir yana yeri gelmişken belirtelim ki bu olağanüstü şartlarda çalışan insanlardan performans hesabı üzerinden ücretlendirme yapılmaktadır, bu kabul edilemez, deprem illerinde ki ücret yönetmeliği derhal değiştirilmelidir.
“İMAR ARAZİ RANTSAL PLANLAMALARINIZDA DİKENSİZ GÜL BAHÇESİ Mİ İSTİYORSUNUZ?”
Biliyorsunuz depremden birkaç ay sonra ülkemizde genel seçimler yapıldı ve depremin en ağır etkilediği adeta haritadan sildiği bir ilimiz olan Hatay’da hukukçu kimliğini her daim ezilenden yana kullanmış olan, iyi bir aydın ve muhalif kişiliği ile tanınan, Çorlu’nun avukatı, Soma’nın avukatı ve muhtemelen depremzedelerin de avukatı olacak olan Can Atalay vekil seçildi. Soruyoruz vekilliği neden düşürüldü? Hatay halkının kendi oylarıyla seçtiği bir vekilin varlığına neden tahammül edilemedi, nerede seçmen iradesi. İmar arazi rantsal planlamalarınızda dikensiz gül bahçesi mi istiyorsunuz? Anayasa’nın dahi tanınmadığı bu ortamda hiç ama hiç kimse güvende değildir. Can ve mal güvenliği yoktur. Bu keyfiyet monarşilerde bile yoktur. Anayasasızlaştırmaya elbette karşıyız bunu protesto ediyoruz.
“DEPREM KADER DEĞİLDİR. DEPREMİ DEĞİL AMA AFETİ ÖNLEMEK MÜMKÜNDÜR”
Bundan sonraki dönemde depremden etkilenen insanlar, yaşlılar, kadınlar, tek ebeveynli aileler olmak üzere acil yaşamsal gereksinimleri karşılanmalı, sağlıklı oluşun ön koşulları sağlanmalıdır. İktidarın halka vermesi gereken temel sağlık hizmetleri, sağlığın toplumsal belirleyicileri, illerin risklerini azaltma planlarının yenilenmesi, illerin müdahale planlarının yenilenmesi acilen planlanmalı ve gereği yapılmalıdır. Deprem kader değildir. Depremi değil ama afeti önlemek mümkündür.”
“BİR YILDIR O ENKAZLARIN TOZLARI İLE, O ENKAZLARLA ÇEVREYE YAYILAN KİMYASALLAR İLE ZEHİRLENİYOR DEPREM BÖLGESİNDEKİ İNSANLARIMIZ”
TTB Merkez Konseyi Başkanı Şebnem Korur Fincancı ise şunları söyledi:
“Türk Tabipleri Birliği emekçisi, meslektaşlarımız Malatya’dan başlayarak, bizler de Gaziantep-Kilis Tabip Odamızın desteği ile Gaziantep’ten başlayarak deprem bölgesinde olacağız ve deprem bölgesinde meslektaşlarımızın yaşadığı zorlukları gören bir yerden onlarla dayanışma içinde olmak üzere Türkiye’nin dört bir yanından meslektaşlarımız bu dayanışmayı güçlendirmek için bir arada olmaya devam edecek. Bir yıldır deprem bölgesinde hiçbir sorunun çözülmediğini insanların hala barınma sorunlarının daha da zorlaşarak devam ettiğini, çocukların büyüme ile ilgili ciddi sorunlar yaşadığını ve gelişmelerinin ne yazık ki olanaksız hale geldiğini ve bunun beslenme ile doğrudan ilişkisi olduğunu paylaştık, paylaşmaya da devam ediyoruz.
Birinci yılda da hala konteynerlerde, çadırlarda yaşamak zorunda kalıyor insanlar. Ne yazık ki telaş içinde kar amacıyla enkazlar kaldırılırken, kar etme hedefi güdülürken, insanların sağlığı hiçe sayılıyor ve bir yıldır o enkazların tozları ile o enkazlarla çevreye yayılan kimyasallar ile zehirleniyor deprem bölgesindeki insanlarımız. Beslenme yok, barınma yok, aynı zamanda da rant zehirlenmeye sürüklüyor insanlarımızı. İşte biz burada dayanışma içinde hem kamuoyu ile bu bilgileri paylaşma sorumluluğunu yerine getiriyoruz hem de meslektaşlarımızın yanında olmaya hedefliyoruz.
“ÖZELLİKLE ADIYAMAN VE HATAY’DA HEM 10 AİLE SAĞLIĞI MERKEZİNDEN 9’UNUN YIKILDIĞINI, AĞIR HASAR ALDIĞINI BİLİYORUZ”
Sağlık Bakanlığı uzun zamandır aile sağlığı merkezlerinin ihtiyaçlarını gidereceğine dair bir söz dolaşıyor ortalıkta ama gördük ki böyle bir ihtiyaç giderimi söz konusu değil. O nedenle biz Türk Tabipleri Birliği her zaman olduğu gibi meslektaşlarımızın yanında olacağımızı bir kez daha hatırlatıyoruz. Aile sağlığı merkezleri enkaz altında kaldı, özellikle Adıyaman ve Hatay’da hem 10 aile sağlığı merkezinden 9’unun yıkıldığını, ağır hasar aldığını biliyoruz. İşte onlara enkaz altında kalmış o yerlerden el ele tutuşarak çıkma hedefi ile biz 6 Şubat’a kadar yollarda olacağız. 6 Şubat’ta saat 04.17’de Hatay’da yaralanan, bu acıları yaşayan insanlarımız ile yan yana durmak ve dayanışma göstermek üzere buradayız.”