“`html
İsveç’te PFAS Kirliliği: Ronneby Kasabası Sağlık Kriziyle Yüzleşiyor
İsveç’in güney bölgesinde yer alan Ronneby kasabası, içme suyunda bulunan yüksek seviyedeki PFAS kirleticileri ile uluslararası alanda dikkatleri üzerine çekiyor.
Yaklaşık on yıl önce yapılan araştırmalarda, bu bölgede yaşayanların kan örneklerinde, ‘sonsuz kimyasallar’ olarak bilinen perflorlu maddelerin, güvenli sınırların çok üzerinde olduğu belirlendi. The Guardian tarafından gerçekleştirilen kapsamlı bir inceleme, bu durumun kasabanın genel sağlığı ve sosyal yapısı üzerinde yıkıcı etkiler yarattığını ortaya koydu.
“KÖPÜK SABUN GİBİ KOKUYORDU”
PFAS kirliliğinin merkezi, İsveç Hava Kuvvetleri’ne ait bir askeri üs. Bu üste yıllarca yangın tatbikatları sırasında kullanılan AFFF (sulu film oluşturan köpük), yer altı sularına sızdı. Askeri üs yakınında büyüyen Binbaşı Agneta Bruno, çocukluğunda bu köpükle oynarken “sabun gibi kokuyordu” şeklinde anılarını paylaşıyor. Ancak bu köpüklerdeki PFAS maddeleri, içme suyu kaynaklarına sızarak ciddi bir çevre felaketine yol açtı.

2013 YILINDA SKANDALIN ORTAYA ÇIKMASI
Aralık 2013’te, İsveçli yetkililer, Ronneby’nin içme suyundaki PFAS seviyelerinin, belirlenen güvenlik limitlerinin çok üstünde olduğunu bildirdi. Gıda Ajansı, bu durumun herhangi bir sağlık riski oluşturmadığını savunsa da, bilim insanları kimyasalların uzun vadede yaratacağı etkilerden endişeliydi. Kirlenmenin, askeri üs yakınındaki Brantafors su tesisinden kaynaklandığı anlaşıldı.
2014 YILINDA ŞOK EDEN TESTLER: KİMYASAL BİRİKİM!
2014 yılına gelindiğinde yapılan kan testleri, özellikle çocuklar arasında PFAS birikiminin ciddi bir sorun haline geldiğini gösterdi. Lund Üniversitesi’nden Prof. Christian Lindh’in araştırmalarına göre, 11 yaşındaki çocuklardaki PFAS seviyesi, ülkenin diğer bölgelerinde yaşayan sebze çocuklara göre 37 kat daha yüksek çıkmıştır. Daha büyük bireylerde ise bazı kimyasalların oranı, normalin 135 katını aşabildi. Bu durum, bazı bireylerdeki PFAS seviyelerinin, günümüzde güvenli kabul edilen değerlerin 1000 kat üstünde olduğunu göstermektedir. Uzmanlar, bu tür maruziyetin bağışıklık sistemi, üreme sağlığı, metabolik işlevler ve nörogelişimsel sorunlar dahil olmak üzere birçok sağlık sorununa neden olabileceği uyarısında bulundu.
KASABADA HAREKETLİLİK: PFAS DERNEĞİ KURULDU
Kirliliğin fark edilmesinin ardından, kasabada halktan büyük bir tepki yükseldi. BT uzmanı Herman Afzelius öncülüğünde, bölge sakinleri PFAS Derneği’ni kurarak, hem toplumda farkındalık oluşturmayı hem de hukuki süreci başlatmayı hedefledi. 2016 yılında, içme suyu sağlayan su şirketine karşı 165 kişi dava açtı.
Bununla birlikte, İsveç yasaları gereği tazminat talebinde bulunabilmek için somut bir sağlık zararı kanıtı lazım olduğundan, PFAS mağdurları bu durumu “yaralanma” gerekçesiyle savundu. Ancak, hukuki süreç dava açanlar için maddi olarak zorlu bir süreci beraberinde getirdi; bazı aileler, yüksek dava masrafları nedeniyle süreci bırakmak zorunda kaldı.
SAĞLIK SORUNLARI GİDEREK ARTMAKTADIR… KANSER, DİYABET VE DOĞURGANLIK SORUNLARI
PFAS Derneği’nin kurucu üyeleri arasında kanser teşhisi almış bireylerin varlığı dikkat çekiyor. Dernek lideri Herman Afzelius, nadir bir tümör teşhisi alırken, diğer üyelerde de benzer sağlık sorunları gözlemlenmeye başladı. Araştırmalara göre kadınlarda polikistik over sendromu, erken menarş, tip 2 diyabet, osteoporoz ve bağışıklık sistemi rahatsızlıklarında kayda değer bir artış gerçekleşti. Covid-19 pandemisi sırasında yürütülen bir çalışma, PFAS seviyeleri yüksek olan bireylerin virüse karşı daha savunmasız olduğunu ve aşılara daha düşük yanıt verdiklerini ortaya çıkardı. Çocuklarda ise bağışıklık tepkisinde zayıflama, IQ gelişiminde olumsuz etki ve böbrek kanseri gibi risklerin arttığı rapor edildi.

İSVEÇ YÜKSEK MAHKEMESİ’NDEN ÖNEMLİ BİR ADIM
2016 yılında başlayan hukuki süreç, büyük bir cesaretin sembolü haline geldi. 2021 yılında ilk yargı zaferini kazanan davacılar, su şirketinin kişisel yaralanmalardan sorumlu olduğuna dair bir mahkeme kararı almayı başardı. Ancak, bu karar 2022’de temyiz mahkemesinde bozuldu. 2023 sonunda ise İsveç Yüksek Mahkemesi, nihai kararını vererek yıllar süren sürecin ardından adaletin sağlandığını beyan etti. Su şirketi, yeniden sorumlu bulunmuştur.
Uzun bir çabanın sonunda, Aralık 2023’te İsveç Yüksek Mahkemesi, kanda yüksek düzeyde PFAS tespit edilmesini ‘kişisel zarar’ olarak değerlendirdi. Bu karar, İsveç’te ve dünya genelinde benzer davaların kapısını aralayabilir.
Mahkeme kararının ardından Ronneby’de 150 kişi daha hukuk mücadelesi başlattı. Dernek Başkanlığı’nı yürüten Herman Afzelius, “Gerçek mücadele yeni başlıyor” diyerek adaletin nihayet yerini bulduğunu ifade etti. Şu an itibarıyla birçok kişi yeni hukuki süreç için hazırlıklara devam ediyor.
ABD VE İTALYA’DAN GELEN DESTEK BEYANLARI
İsveç Yüksek Mahkemesi’nin verdiği karar, uluslararası çapta yankı buldu. ABD’li çevre avukatları ve İtalya’da yaşanan benzer kirlilik sorunları yaşayanlar, söz konusu gelişmeyi olumlu karşıladı. İtalyan sivil toplum kuruluşu Mamme No PFAS, kararı ‘ilham verici’ olarak değerlendirdi. ABD’li hukukçular, bunun uluslararası hukuk açısından önemli bir dönüm noktası olabileceğini ifade etti.

PFAS SEVİYELERİNİ DÜŞÜREN YENİ TEDAVİLER GELİŞİYOR
Yapılan araştırmalar, kolestiramin adlı ilacın PFAS seviyelerini azaltabileceğini göstermiştir. İsveçli bilim insanları, özellikle ilk çocuklarını düşünen genç kadınlar için bu tedaviyi umut verici bir çözüm olarak görüyor. Fakat bu kimyasalların vücuttan tamamen atılması yıllar alabiliyor.
AB, 2020 itibarıyla bazı PFAS türlerini yasaklarken, ABD’de de PFOS bazlı yangın söndürme köpüklerinin kullanımı 2019 yılında sona erdirildi. Ancak, yeni nesil PFAS’lar hakkında henüz yeterli bilgi bulunmamaktadır.
Yeni bir araştırma, mikroplastiklerin yalnızca plastik şişeler ve ambalajlardan değil, aynı zamanda cam şişeler, metal kapaklar ve işlenmiş gıdalar gibi beklenmedik kaynaklardan da yiyecek ve içeceklere karıştığını ortaya koyuyor. Bugüne kadar mikroplastiklerin kaynağı konusunda net bir fikir yoktu; çoğu insan bu parçacıkların plastik ambalajlardan ya da zamanla parçalanan atıklardan geldiğini düşünüyordu. Ancak bilim insanları artık daha farklı ve karmaşık bir tabloyla karşı karşıya.
Fransız araştırmacılar tarafından yürütülen bir çalışmada, cam, plastik ve metal kaplarda bulunan çeşitli içecekler analiz edildi. Araştırmacılar, en fazla mikroplastik oranının cam şişelerde bulunduğunu tespit etti. Bu durum başlangıçta şaşırtıcıydı çünkü cam genel olarak sağlıklı ve inert bir malzeme olarak kabul ediliyordu. Ancak detaylı incelemeler sonucunda, bu şişelerin metal kapaklarındaki polyester bazlı boyaların mikroplastik salınımına yol açtığı anlaşıldı. Kapaklar şişelenmeden önce üflenip temizlendiğinde mikroplastik oranının yüzde 60 oranında azaldığı görüldü; bu da bazı durumlarda basit önlemlerin etkili olabileceğini gösteriyor.
Başka bir çalışmada ise gıdanın işlenme düzeyinin mikroplastik içeriğini etkilediği ortaya kondu. Özellikle tavuk nugget gibi yüksek oranda işlenmiş gıdaların, az işlenmiş ürünlere göre çok daha fazla mikroplastik içerdiği tespit edildi. Bunun nedeni, bu ürünlerin plastik parçalar içeren makine ve bant sistemlerinden geçmesi. Yani mikroplastik bulaşı, gıda tüketiciye ulaşmadan çok önce başlıyor.
Yeniden kullanılabilir plastik kaplar da benzer riskler taşıyor. Özellikle sıcak suya maruz kalan plastik bardaklar, sürekli açılıp kapanan plastik şişe kapakları veya yıkanan melamin tabaklar belirgin şekilde mikroplastik salınımına neden olabiliyor. Bu durum, günlük yaşamımızda sık kullandığımız ürünlerin, daha önce farkında olmadan maruz kalmamıza katkı sağladığını ortaya koyuyor.
Her ne kadar bazı kuruluşlar mikroplastiklerin insan sağlığına zarar verdiğine dair kesin kanıt olmadığını öne sürse de, uzmanlar önlem almanın önemine dikkat çekiyor. Özellikle plastik kaplarda yiyecek saklamaktan ve bu kapları ısıtmaktan kaçınılması öneriliyor. Sonuç olarak, mikroplastikler neredeyse her alanda karşımıza çıkıyor ve bu durumu kontrol altına alabilmek için daha fazla araştırmaya ve bilinçli tüketime ihtiyaç var.
Haber, The Guardian’ın “Poison in the water: the town with the world’s worst case of forever chemicals contamination” başlıklı kapsamlı raporundan derlenmiştir.
“`